Tiflis, hem geçmişin izlerini taşıyan tarihî dokusuyla hem de modern yaşamın dinamizmiyle insanı büyüleyen bir şehir. Kura Nehri’nin kıyısında, Kafkasların eteklerine yaslanmış bu renkli başkent, dar sokaklarındaki tarihî evleri, lezzetli yemek kokularıyla dolup taşan restoranları ve modern sanatla bezeli yaratıcı mekanları ile ziyaretçilerine her köşesinde keşfedilmeyi bekleyen bir hikaye saklıyor. Bu yazıda, Noel ruhunu yaşayabileceğimiz ve yürüyerek gezilebilecek şehirleri araştırırken karşımıza çıkan bu şehire yaptığımız küçük seyahatimizin ayrıntılarını paylaşacağım. İşin aslı Tiflis nasıl gezilirden ziyade (çünkü internet bu konuda düzinelerce vlog/blog/podcast verisine sahip) ben Tiflis örneği üzerinden bir şehri nasıl geziyorum onu anlatmaya çalışacağım. Elbette ki bu şekilde gezebilme ritüeli bir günde oluşmadı. Etken olacak bir sürü şey sayabilirim ancak burada özellikle vurgulamak istediğim daha önce kendisi hakkında blog yazısı yazdığım “Allain De Botton” ve kitaplarıdır. Özellikle “Seyahat Sanatı” isimli kitabı…

Genellikle her yılın aralık ve mart ayları için bir yurt dışı seyahati planı oluşturmaya çalışırız. Yer belirlerken dikkat ettiğimiz bazı noktalar var: Üç- dört günlük seyahat olmalı, ağırlıklı olarak hafta sonuna doğru olmalı ve en önemlisi şehir yürüyerek gezilebilmeli. Aralık ayı için bir diğer önemli nokta ise Noel zamanına rast getirilerek şehri daha canlı bir şekilde ışıl ışılken ziyaret edebilmektir. Bu sene için bu kriterleri göz önüne aldığımızda öne çıkan yer Tiflis oldu. Dört günlük bir seyahat olacak şekilde uçak biletlerini birkaç ay öncesinden aldık. En önemli adım gidilecek yerin adını koymak. Çünkü sonrası için yapılacaklar benim seyahat etme motivasyonumun zaten ta kendisidir. Bunu doğrudan bu gezi üzerinden açıklamaya çalışacağım. Biletler alındıktan hemen sonra bilgisayarım, tabletim ve telefonumda ortak bulut tabanını kullanan not uygulamam “Notion” üzerinden içeriği alttaki görselde olan yeni bir sayfa oluştururum.

Daha sonra boş vakitlerimde konusu Tiflis olan ve bu başlıkları ilgilendiren her şeyi ilgili yerlere kaydetmeye başlarım. Örneğin gezi bloglarını, Tiflis’i konu alan veya Tiflis’te geçen kitapları, şehirde koşabileceğim bir alan olup olmadığını veya şehir koşusu rotası oluşturup oluşturamayacağımı, Gürcistan sineması (özellikle en bilinen filmler), “Spotify” üzerinden güncel Top 100 Gürcistan müzikleri, orada mutlaka yanımda olmasını istediğim seyahat bilgilerine ait bilgiler (uçak bileti, otel rezervasyonu vs.), özellikle çekmek fotoğraflamak istediğim veya videolamak istediğim yerlerinin “Pinterest” ve bazen “Instagram” üzerinden göz gezdirdiğim bana ilham veren fotoğraf ve videolara ait görüntüleri ilgili yerlere mutlaka kaydederim. Çoğunlukla seyahatleri en az iki ay öncesinden planladığım için uçak bileti aldıktan hemen sonra bu veri biriktirme sürecim başlar ve seyahatin başlangıcına kadar devam eder. Ancak bir yandan da bu verileri incelemek ve çıkarımlar yapmak gerektiğinden eş zamanlı ufak ufak bu inceleme sürecini de başlatmış oluyorum. Mesela biriktirdiğim film ve filmlere ait verilerden not uygulamasının bana sağladığı kişiye özel yapay zeka desteği ile film izleyeceğim bir esnada bana film önermesini isteyebiliyorum. İşe gidip gelirken gideceğim ülkeye ait müzikleri dinliyor her ne kadar sözlerini anlamasam da şarkıların ritmini, duygusu, matematiğini anlamaya çalışıyorum. Global müzik trendinden ne kadar etkilenmiş veya etkilenmemiş bunu yorumlamaya çalışıyorum. Gezi bloglarından çıkardıklarım ile kendi rotamı, yeme içme mekanları planımı ve de tüm bunları içeren günlük haritamı oluşturup online veya ofline takip edebileceğim şekilde akıllı saatime kaydediyorum. Keza benzer şekilde eğer koşu rotası oluşturmuşsam veya birinin hazır oluşturduğu rotayı inceleyip belirlemişsem akıllı saatimdeki “Wikiloc” uygulamasına kaydediyorum.
İşin en önemli kısmı ben kalacağım yeri bu bilgiler ışığında, yani neredeyse bu veri biriktirme ve çıkarım yapma kısmının ortalarına doğru, şehir hakkında yeterince bilgi birikimim olunca yapıyorum. Çünkü bir sürü yazı okuduğum ve çeşitli haritalar hazırladığım için zaten şehirin krokisine hakim hale gelmiş bulunuyorum. Yine günlük kullanıma ait bazı selamlama, tanışma ve teşekkür ifadelerini öğrenmeye ve bunları buraya not almaya çalışıyorum. Ben ülkemize gelen bir turistin tabiri caizse o kırık Türkçe’siyle kullandığı ifadeleri oldukça sempatik buluyorum. Bu hazırlık konusunda son ama bence en az diğer söylediklerim kadar önemli olan şey ise kitaplar. Seyahat kitapları, orayı konu edinen romanlar veya hiç bir şey bulamazsam bile oranın meşhur yazarlarından dilimize çevrilmiş kitapları hızlıca edinip okuyorum. Bundan inanılmaz keyif alıyorum.

Tiflis ile ilgili okuma listeme iki kitap eklemiştim birini gitmeden, diğerini de uçakta okurum diye planlamıştım. İlk kitap Serhat Öztürk’ün edebi bir dil ile okurları ile söyleşerek yazdığı “Tiflis” adlı seyahat kitabıyken ikincisi ise Gürcistan’ın meşhur yazarlarından Nodar Dumadzade’nin “Güneşli Gece”isimli romanıydı.


- “Oysa uçakta yolculuk vardı ama yolun kendisi yoktu”
- “Kimlik kavramı ilk kez XX. yy başlarında kullanılmıştı. XX.yy sonlarına kadar sözlükte görmek mümkün değildi; şimdi onsuz şuradan şuraya adım atmak imkansız hale geldi.”
- “Zaten Rumların, zamanında Pontus Eoxinos (konuksever) dedikleri bir denize, Karadeniz demişsen ve ondan hep ilençle söz etmişsen daha konuşulacak ne var, onu da bilemiyorum”
- “Şiddetin eksik olmadığı meşakkatli bir coğrafya, sert insanlar… Ama öte yandan huzur içinde yol kenarında yatıp uyuyabileceğiniz vaadini de içinde yaşamaya devam ediyor hala…”
- “Bir zamanlar Kolkhis Krallığı’nın hüküm sürdüğü topraklardan geçiyorduk hanidir. Argonotlar da, milattan bir hayli önce, “Sürat felakettir!” ibaresini iplemeden, adına Argo (Süratli) dedikleri gemileriyle Karadeniz’in sonuna gelmiş ve bizim gibi içerilere ilerlemişlerdi. Altın Post’u arıyorlardı, ama önce Medea’yı buldular.”
- Kura Nehri; “Ardahan dolaylarında doğan ve 1515 km boyunca akar önce batı, sonra kuzeye, derken doğuya dönüyor. Bunları sırasıyla kuzeybatı, kuzeydoğu, doğu, güneydoğu artistik hareketleri izliyor ve en nihayetinde kesin bir kararlılıkla doğuya yönelerek Hazar Denizi’ne dökülüyor” Yedibin yıldır çevresinde yaşanıyor, 4000 yıldır etrafında tarım kültürü şekilleniyor. Hala etrafında kurulu on tane kent var. Azerice “Kür”, Kürtçe “Kur” ve Gürcüce “Mtkvari” adını Pers imparatoru Kyros’tan (güneşe benzeyen) almış.
- Tiflis’in tarihi 1500 yıl öncesine kadar uzanıyor. Beşinci yy Kral Vahtang Gorgosal’ın av alanıymış. Kral avlanırken şahinini salmış ama kuş bir daha geri dönmemiş. Ne de olsa kralın kuşu, her yeri arayıp taramışlar ve sonunda bir sıcak su kaynağının içinde bulmuşlar ölü şahini. Kral buraya bir kent kurulmasını istemiş. Suyun sıcaklığına ithafen ılık anlamına gelen tbili’den Tbilisi olmuş.
- Bizanslılar, Araplar, Selçuklular, Tatarlar, Moğollar, Osmanlılar, Ruslar…
- Kraliçe Tamara zamanında yapılan Methei Katedrali.
- Sovyetlerin müdahalesi sonrası sonrası her mezhepten müslümanın geldiği tek cami var: Cuma Cami.
- 1800’lü yıllarda bu şehir kalabalık nüfusuyla Ermeni kentiydi.
- Bütün tarihlerde ve mitlerde şarabın doğuş yeri olarak Doğu Anadolu gösteriliyor. Bilebildiğimiz kadarıyla bugün adına Gürcüler denen halkın bir kısmı Kimmerlerin peşinden güneye giden İskitlerden oluşuyordu; diğer kısmı da Fırat nehri civarında yaşarken Asurilerin sıkıştırması ile kuzeye göçenlerdi. Şarap kültürünü bu ikincilerin yöreye taşımış olmaları muhtemeldi. Belki Dionysos hikayesini de.
- Gürcü biraları: Kazbegi, Topadzade, Argo, Natakhtari
- “Tiflisi özel kılan gittiğimiz bütün bar ve restoranların menünün sonunda tütün bölümünün bulunmasıydı.”
- Kafkasya’nın dünyanın en sakin köşelerinden biri olacağı varsayılırken hep bir geçiş mekanı, savaş ve şiddet dolu topraklar olmasında tanrısal nedametin etkisi var mıdır?
- Gürcistan’da ister gündelik öğün olsun ister ziyafet sofrası, başköşe diama haçapuri’ye ayrılıyor.
- Gürcülerle mısırı birbirinden ayrı düşünmek hemen hemen imkansız. Bu öylesine güçlü bir ilişki ki, sanki mısır Latin Amerika’nın İlkçağ uygarlıklarından Kristof Kolomb tarafından alınıp getirilmemiş de hep buraya aitmiş gibi davranıyorlar. Mısırı Batı Akdeniz’den doğuya taşıyan Osmanlılardı. Oysa Kafkasya’ya en erken 17.yy gelmiş olmalı.
- Hinkali, Moğollardan yadigar mantı.
- Pkhali, püre haline getirilmiş ıspanakla dövülmüş cevizin zeytinyağı ile karıştırılmasından oluşan ve üzerinde nar tanelerinin olduğu bir tür meze.
- Tkemali sos: eriki sarımsak, tuz, karabiber ve çeşitli otlar
- Abhazya kökenli acika sosu, Hmelisuneli, mkhali, Sulguni peyniri
- “Ot konusunda gördüğümüz en zengin mutfaklardan biri”
- Harço=Çorba
- Kutsal dağ Mtatsminda
- Gürcülerin iki büyük kadın kahramanları var.Kartlis Deda heykelindeki şarap ve kılıcın bu iki kahramanı simgelediği düşünülüyor: Kraliçe Tamara, Azize Nino.
- Şota Rustaveli (Şair), Kaplan Postlu şövalye kitabı 50’ den fazla dile çevrilmiş.
- Aziz George: Roma ordusunda subaylığa yükselmiş Yunanlı bir komutan. Babası Kapadokya, annesi bugünkü israil dolaylarındanmış. Hristiyanlığı ilk kabul edenlerden ve Hristiyanlara karşı yapılan zulme karşı çıkıp kendisi zulüm görüp öldürülenlerden. (Heykeli Özgürlük Meydanında)
- Bira-Haçapuri kombinasyonu mekanları
- “Biz bugün şiddeti doğuran şeyin, farklılıklar olduğunu düşünüyoruz. Oysa Yunan tragedyasında da, ilkel dinlerde de şiddete dayalı kargaşanın nedeni, aynı aileye ya da aynı topluma mensup kişileri boğaz boğaza getiren şey, farklılıkların yitirilmesidir.”
- “Birbirinin tam karşıtında yer alanların (Müslümanlar-laikler, devrimciler-tutucular) kopya/ikize dönüşme hikayesi Svetlana Boym’un da üzerinde durduğu bir meseledir.
- Julie Bertucelli’nin Onur Gittiğinden Beri (Depuis qu’Otar est parti…/2003) filminde anlatıldığı ğç kuşaktan Gürcü Kadınının hikayesinde olduğu gibi.
- Barış köprüsü (Mişvidobis Khidi) 2010 yılında 150 metre uzunluğunda, italyan mimar Michele De Lucchi tarafından tasarlanmış.
- “Bizce Tiflisteki en güzel köprü: Misali Khidi (Kuru Köprü), Giobanni Scudieri tarafından tasarlanmış.”
- Erivan Meydanı şimdiki adı Tavisuplebis Meydanındaki Lenin heykeli yerine dikilen Aziz Gerge heykelinden dağa doğru tırmanılan bölge Solalaki (sulak) (kutsal dağa kadar uzanıyormuş).
- Solalaki bölgesi: Ermeni zenginlerin oturduğu bir bölge.
- Bambis Rigide Tamada heykeli var. Gürcistandaki Vani Harabelerinde yapılan kazılarda bulunanın büyütülmüş bir kopyası.
- Şameba (Teslis) katedrali, oyuncak müzesi
- “Kliseye çıkan sokakların, evlerin, ve orada yaşayan insanların içler acısı halini gördükten sonra, onca yoksulluk varken, bağımsızlığa kavuştuktan sonra dünyanın parasını harcayıp onlarcasına bir yeni kilise daha eklemenin manası nedir, diye sormadan edemiyor insan. Ama gördüğüm kadarıyla yoksulların bundan bir şikayeti yok, tersine katedralleriyle gurur duyuyorlar.”
- Gürcü sofralarının vazgeçilmezi: Şarap, müzik.
Kitaptan aklımda kaldığı şekliyle bir kaç şeyin daha altını çizmek isterim. Gürcüler sonsuz ve geberinceye kadar içme kapasiteleriyle nam salmış bir millet. Öyle ki, Tanrı dünyayı yarattığında her millet bir yer kapma telaşı içindeyken Gürcü, dostlarıyla birlikte dört başı mamur bir sofrada tabiri caizse demleniyormuş. Dağıtım işleri bitmiş derken Gürcü Tanrı’nın huzuruna gelmiş. Yaradan “çok geç kaldın” demiş. Gürcü’nün cevabı ise “Arkadaşlarla sofradaydık ama seni de unutmadık” demiş. Burada küçük bir parantez açmak istiyorum Gürcülerin sofralarında “Tamada” diye adlandırdıkları kadeh kaldırma sırasında güzel söz söyleyen, şarap içmeye dayanıklı, sofrayı idare eden bir kişi olurmuş. Bu kişi Tanrı’dan başlayarak, sırasıyla milletine, ailesine, dostalarına, sofra sahibini vs. durmadan kadeh kaldırılmasını organize edermiş. Neyse biz burada parentezi kapatıp hikayemize dönelim. Bizim Gürcü “senin için de yedik içtik, şerefine kadeh kaldırdık ve dünyayı böylesine muhteşem yarattığın için de ayrıca şükranlarımızı sunduk” demiş. Artık Tanrı Gürcü’nün sözlerine mi tav oldu bilinmez ama “her yer verildi verilmesine de şura da kendim için ayırdığım sakin bir köşe vardı onu da sana vereyim bari” demiş. Bura da şunu da belirtmeliyim ki Gürcistan’ın batısı Karadeniz kıyısına yakın bölgelerinde subtropikal bir iklim hüküm sürüyor.

Tiflis, klasik diğer Avrupa şehirleri gibi bir nehirin (Kura) iki yanına kurulmuş. Yine aynı diğer Avrupa şehirleri gibi bir taraf daha eski (oldtown) diğer taraf daha modern yerleşim merkezi şeklinde. Şehir kabaca altı bögeden oluşuyor. Bunlar; Kala, Solalaki, Avlabari, Mtastminda&Rustaveli, Chugureti ve Vera bölgeleri. Biz okuduğumuz gezi bloglarından, izlediğimiz vloglardan aslında bir hostel olan ama bir otel gibi de hizmet verebilen gezginler için oldukça meşhur olduğunu öğrendiğimiz “Fabrika Hostel’de”konaklamaya karar verdik.

Planladığımız gibi bu şehri de günlük ortalama 30–35.000 adım atarak yürüyerek gezdik. Yürüdükçe yedik içtik ve yürümeye devam ettik. mutfağı için söylenecek çok şey var ama naçizane benim söyleyeceğim üç–beş şey var zaten. Bizim favori ikilimiz Haçapuri ve enfes Gürcü şarapları oldu. En keyifle yemek yediğimiz mekan ise “Khinkali” restoran oldu. Çeşit çeşit Gürcü biraları ve şaraplarını denedik. Bir kaç çeşit Haçapuri denedik ancak favorimiz şu üzerine yumurta kırdıkları “Adjarian Haçapuri’ydi”. Her ne kadar kahvesinden ziyade kahve bardağına çizdiği müşteri portreleri daha başarılı olsa da bizim için “Kvarts Coffe’de” bu şekilde bir kahve içmek güzel bir deneyimdi.

Sanırım bir ay boyunca işe gidip gelirken Gürcü müziklerini dinledim. İnsanlar şarkıları dinlerken genellikle bir bütün olarak dinlerler. Sözlerinin ayrıntılarına ilk dinlemede dikkat edebilirler. Ben ilginç bir şekilde müzikte takılıp kalırım. Bu müzikle ilgilenmeden öncede böyleydi. Yani başka bir ifade ile dinlediğim müziği analiz etmeye çalışmadan öncede benim için bu şekildeydi. Örneğin bir şarkıyı dinledim ve müziğini beğendim diyelim. O şarkı birkaç hafta loopta kalır ve ben defalarca dinledikten sonra bu şarkının sözleri neymiş diye dikkat ederim. Yabancı müziklerde özellikle İngilizce dışındakilerde bu beklenen bir şey ancak Türkçe şarkıları da bu şekilde dinliyorum. Lafı çok uzatmadan şunu söyleyebilirim ki; dinlediğim Gürcü müziklerini kişisel olarak beğenmem dışında en çok hoşuma giden şey şu an globalleşen müzik akımlarına rağmen hala listelerinin üst sıralardaki müzikler ve hatta müziklerin büyük bir çoğunluğu kendi folk müzikleriydi. Aşağıya benim beğendiklerimde oluşan kısa bir playlist ekliyor ve dinleyenlerin yorumlarını merakla bekliyorum.
Sinema eleştirmeni değilim ve de Gürcü sinemasına ait bir adet film izleyebildim. Notalarıma attığım film ve detayları sonrası kişisel yapay zekam ile ufak bir sohbet sonrası “Ve Sonra Dans Ettik” filmini izlemeye karar verdim. Bence kendini izleten bir film. Aynı şey “Güneşli Gece” isimli kitap için de geçerliydi. Kitabı yazıldığı dönem için de değerlendirmek lazım. Kendini okutan, bir kaç diyaloguna tebessüm ettiğim bir kitap oldu benim için. İlk başladığımda “Beyaz Zambaklar Ülkesinde” kitabı gibi bir şey karşıma çıkacak sanmıştım ancak öyle olmadı. Film, aile geleneğinin izinden yürüyen kendini geleneksel Gürcü halk danslarına adamış Merab’ın hayatını anlatıyor. Filmin yönetmeni Levan Akin filmi için Gürcistan’da 2013’te saldırıya uğrayan Onur Yürüyüşü’nden etkilendiğini dile getiriyor. Filmi “Apple Tv” üzerinden satın alarak izlemek mümkün. Mutlaka izlemelisiniz diyebileceğim bir film olmasa da Tiflis’ten görüntüler barındırması, Gürcü dansları ve müziklerini barındırdığı için ilgilisinin hoşuna gidebileceği kanaatindeyim.

Son olarak çektiğim videolardan bir kaç kesit aşağıya bırakıyorum. Bu arada benim gibi fotoğraf ve video işlerine meraklı arkadaşlarımın işine yarayabileceğini düşündüğüm son tecrübelerimle bu yazıyı bitirmek isterim. Yurt dışına dronla çıkmak, dron uçurmak için bir kaç önerim olacak. İlki küçük boyutlu ve yasal sınırların altında batarya değerlerine sahip dronlar kabin bagajında sizinle birlikte seyahat edebiliyor. Ama siz mutlaka uçuş yaptığınız firmanın internet sitesinin kısıtlamalar kısmına da bir göz atınız. İkincisi her ne kadar 250 gr altındaki dronların yasal olarak kayıtları zorunlu olmasa da gittiğiniz ülkenin kurallarına bağlı olarak uçuş izni alma durumu çeşitlilik gösterebiliyor. Bu sebeple mutlaka gideceğiniz ülkenin Sivil Havacılık Kurumunun web sitelerini ziyaret ediniz. Gerekli durumlarda onlarla mail üzerinden iletişime geçmekten çekinmeyiniz. Ben Tiflis’e “Djı Neo” dronumu götürdüm. Bataryalarının değerleri yasal sınırların altında ve küçük bir dron olduğu için gerek XRAY’den geçerken hiç bir sıkıntı yaşamadım. Zaten olası sorular için internetten edindiğim bu değerlerin yasal düzenlemelerini gösteren mevzuata ait belgeleri, Pegasus’un kısıtlamalar sayfasındaki ilgili kısmın olduğu belgeyi, pilotluk yetkinliklerimi gösterem IHA belgelerimi notlarıma kaydetmiştim. Ayrıca bahsettiğim gibi Gürcistan Sivil Havacılık Sivil Havacılık Kurumu, İnsansız Hava Araçları Sistemleri ve Genel Havacılık Dairesi Başkanlığının internet sitesini incelemiş onlarla yazışmıştım. O yazışmalarıda notlarıma eklemiştim. Gürcistan kendi ülkesi içerisinde uçuş izni için direkt verdiklere adrese bir adet GSM numarası ve mail adresinizle bir kaç dakika süren bir kayıt oluşturmanızı istiyor. Sonrasında sivil havacılık kurallarına uyarak uçuş yapabiliyorsunuz.




Yorum bırakın